Aralık 12, 2012

Yaşayacağınız dönemi seçme şansınız olsaydı, hangi zamanda yaşamak isterdiniz gibisinden sorulara verilen cevapları aklım almıyor.


Çünkü insanlar Ortaçağ’da, 80ler’de, Taş Devri’nde, Rönesans Dönemi’nde gibi çoktan geçmiş bitmiş dönemlerden bahsediyor ve tekrar söylüyorum, aklım almıyor.
Eğer geçmişe az da olsa merakınız varsa ve az çok biliyorsanız, illa ki kendinize yakın hissettiğiniz, “A, ne güzel dönemmiş yea” dediğiniz zamanlar vardır. (Tabii bunu o dönemleri hiç yaşamadan sadece size yansıyan hali ile söylüyorsunuz, o da ayrı. Ve tabii ki ben de söylüyorum, hiç farkım yok yani eheh.) Fakat bunlardan çok daha cazip bir şey var, çok çok daha cazip. Ya da bana çok cazip geliyor ve benimle aynı fikirde olan çok insan görmedim. Sorguladım da kendimi, ama yok, evet, benimki çok cazip.
Madem nereden geldiği ve nereye gittiği belli olmayan bir evren var ve biz de içindeki iğne ucu kadar bile olmayan mavi gezegenimizdeyiz, niye kimse bu gezegenin geleceği son hali görmek istemesin? Eğer seçebilecek olsaydım, dünyadaki son insanlardan biri olmak isterdim. (Gerçi ben zaten dünyadaki son insan olduğuma inanıyorum ve kimse bu düşüncemi değiştiremez, uğraşmayın bayım.) Dünyanın geldiği son hali görmek demek, o süreci görmek demek. Dünyanın son haline nasıl geldiğini görmek demek. Müthiş değil mi? 
Elektriği olmayan insanlara çok üzülüyorum, bilgisayarın b’sinden bile haberi olmamış insanlara çok üzülüyorum, öğrenmek istedikleri şeylere birkaç saniyede ulaşmayı hayal bile edememiş olan insanlara çok üzülüyorum, dünyanın her yerine gidebilme imkanı olmamış hatta dünyanın başka yerleri olup olmadığını hiçbir zaman öğrenememiş olan insanlara çok üzülüyorum. Evet çok üzülüyorum çünkü çok kötü. Günün birinde birileri öyle şeyler bulacak ki, bizim için “Yaa, bunlar olmadan o insanlar nasıl yaşıyormuş, çok ilginç!” diyecekler, birileri de bizim için üzülecek. Ve biz şu an ne olmadan yaşayabildiğimizi bilmiyoruz. Bilemeyeceğiz. Bilemeyeceğiz ya.
Teknolojinin kötü yanlarını falan unutun bu dediklerimi düşünürken, o çok başka bir konu. Dünyanın geldiği halin insan ilişkilerini etkisini falan karıştırmayın, çünkü ben gelinen zamanın mükemmel, çok iyi olduğunu falan savunmuyorum. Gelinen zamanı görmüş olmanın mükemmel bir şey olduğundan bahsediyorum. Dünya rezil bir yer. Ama birilerinin çıkıp da “Ben bu kadar kötü şeyi görmek istemezdim, bunları gördüğüm bir çağda olacağıma çok eski zamanlarda olurdum daha iyi” gibi bir şeyler demesi rahatını düşünmekten başka bir şey değil. Dünyanın şimdiki haline bu şekilde gelmiş olmamasını dilemek başka, insanlığın çok daha iyi bir ırk olmasını istemek başka ama eğer olmamışsa, eğer ortaya böyle zihnen rezil bir varlık çıkmışsa, kendi türünün geldiği son noktayı bilmek gerekir. Yani, ben merak ediyorum en azından. İnsanlık ne hale gelecek merak ediyorum. Dünyanın ne hale geleceğini merak ediyorum.
Ne kadar ileride olursan, o kadar geçmişi biliyorsun. Evrendeki son insan olma özelliğine sahip olacak insanların görecekleri, bilecekleri şeyleri düşünsenize. Onlar bizi bilecek, en basiti. Fakat biz onları bilmeyeceğiz. Çok kötü ya, kıskanıyorum. Evet, kıskanıyorum. Beni bilecekler ama ben onları bilemeyeceğim. Niye ya?
Tabii bu bahsettiğim insanın başka bir canlıya evrilmeden dünyanın sonunun gelecek olduğu fikrini kabul ederek söylediğim şeyler. Yoksa insan bambaşka bir şeye dönüşür, ama insan özelliklerini taşımaya da devam eder, sonra başka gezegenlere gider, sonra paralel evrenler arası geçişler falan olur, bilemem. Ah ya, bunlar olacaksa ve biz yaşayamayacaksak, bu da çok kötü değil mi?
OLUR DA ZAMANDA YOLCULUK YAPANLAR OLURSA LANET OLSUN ONLARA. BENİ BULUN AMA MUHAKKAK. (Onlar da var gerçi, henüz karşılaşmadım.)
Aranızda beni anlayanlar olduğuna inanıyorum.

Hiç yorum yok: